
Genç Çevirmen Adayına Mektup
İster yeni mezun, ister öğrenci ol, istediğini yap, ama senin eksikliğinden para kazanmaya çalışanlara müsaade etme. Yazılı ve sözlü çeviri eğitimi Türkiye Cumhuriyeti’nde sadece YÖK’e bağlı üniversitelerde veriliyor. Onun dışında sosyal medyada, okul panolarında, internette göreceğin “simultane sertifikası”, “simultane atölyesi”, “sözlü çeviri TV okulu” gibi duyurulara itibar etme.
Genç Arkadaşım,
Belki okuduğun çeviri bölümünden bu yıl mezun olacaksın, belki de yeni mezun oldun… Okuduğun bölümü seçerken, amacın ileride konferans çevirmeni olmak, hayatını sözlü çeviri yaparak kazanmak idiyse, bu yazıda sana sesleniyorum; çünkü hem seni, hem senin ve ailenin emeklerini, hem de mesleğimizi önemsiyorum.
Kendimi senin yerine koyuyorum… Çok da zor değil; çünkü ben de muhtemelen çok farklı bir yoldan geçmedim. Bir devlet lisesinden çıkıp, başka bir şehre okumaya gittim. Okurken yazılı çeviri büroları tarafından sömürüldüm, ta ki o muameleden daha iyisini hak ettiğimi anlayana kadar. Okurken de, mezun olduktan sonra da zaaflarımın üzerine gidip, kendimi sürekli geliştirmeye, piyasada kendime yer edinmeye çalıştım. Beklediğim sözlü çeviri işleri gelmedikçe, ders verdim, yazılı çeviri yaptım, ama piyasada çevirmenleri sömürdüğü bilinen, olmadık ücretlere, makbuzsuz, faturasız yeni mezun çalıştıran, ödeme yapmayan bürolara boyun eğmedim. Ama sonra, yıllar içinde, ben kendimi geliştirdikçe, işler yoluna girmeye başladı. O dönemde yapamayacağımı bildiğim ya da aracı tarafından sömürüleceğimi bildiğim için reddettiğim hiçbir iş için pişman değilim. Hepi topu, iki hafta daha makarna yedim.
Şimdi belki sen de evinde oturmuş, sana iş sorulmasını bekliyorsun. Ya da seni bir şekilde bulmuş bir büronun verdiği simultane işe gideceğin için heyecanlısın. Hazırlık yapıyor musun? Konuyu biliyor musun? Acaba yalnız mı olacaksın kabinde… Ya akşama kadar tek başına kalırsan? Yapamazsan ne olur diye endişe ediyor olabilirsin; çünkü belki zaten okulda da doğru dürüst simultane eğitimi alamadın. Belki kabinleriniz de yoktu; hocanız da, bütün iyi niyetiyle ve bir görevlendirmeyle size yardımcı olmaya çalışan, başka bir yabancı diller bölümünün hocasıydı. Belki de öyle bir işe gittin bile, 6 ay oldu, ama söz verdikleri ödemeni alamıyorsun, fatura ya da makbuz da kesmediğin için elinde bir kanıt yok. Ya da işe gittin, hiçbir şey umduğun gibi gitmedi, çok mahcup oldun ve bir daha seni arayan soran olmadı. Bu durumlara düşme, düştüysen de bir daha bu hayal kırıklıklarını yaşama diye sana yazmak istedim.
Görüşlerime katılan ve katılmayan meslektaşlarım olacaktır; o yüzden bu yazıyı meslek örgütümüzdeki herkesi temsilen kaleme aldığımı düşünme lütfen. Ama birazdan atıfta bulunacağım Eğitim İlkeleri (https://www.tktd.org/konferans-cevirmenligi-egitimi/konferans-cevirmenligi-egitimi-ilkeleri/), derneğimiz Türkiye Konferans Tercümanları Derneği’nin (www.tktd.org), Akademik Komisyonu tarafından Uluslararası Konferans Tercümanları Derneği AIIC’in (www.aiic.net), Avrupa Konferans Çevirmenliği Yüksek Lisans Konsorsiyumu EMCI’ın (www.emcinterpreting.org) ve AB’nin eğitim ilkeleri esas alınarak hazırlanmış ve 2010’da üyelerimizce de onaylanmış temel belgelerindendir. O ilkeleri, Türkiye’de konferans çevirmenliği mesleğini temsil eden tek meslek örgütü olarak, nesnel, bilimsel ilkeler şeklinde, senin gibi daha okuyan veya yeni mezun olmuş arkadaşlarımız ve ders vermeyi düşünen kişiler, böyle bir bölüm açmayı veya sundukları programı iyileştirmeyi isteyen kurumlar için hazırlayıp yayımladık.
İşin özü, mezun olduğunda piyasada yetkin bir konferans çevirmeni olarak kabul edilebilir bir performans sergileyebilmen için bu Eğitim İlkeleri’nde belirtilen kriterleri karşılayan, yüksek öğrenim düzeyinde bir eğitim almış olman en doğrusu. Eğitim İlkeleri’ne göre “programı ancak mesleği icra edebilecek seviyeye gelmiş olan öğrenciler” tamamlar (programı tamamlarken bir değerlendirme yapılıyor). Bunun için de Eğitim İlkeleri’nde söz edilen en az 400 saatlik uygulamalı bir ardıl ve eş zamanlı çeviri eğitiminin, “çalışma dilleri TKTD, AIIC ya da bir uluslararası kurum tarafından onaylanmış, en az beş yıl mesleki deneyim sahibi profesyonel konferans çevirmenleri” tarafından verilmiş olması öngörülüyor. Bu ilkenin mantığı da, bir mesleği icra etmek için gereken becerileri ancak o becerilerde yetkin birinin öğretebileceği. Nasıl ki tıp fakültelerinde cerrahi derslerini biyologlar vermiyorsa, simultane çeviri eğitimini de başka bir alanda uzman olan biri vermemeli. Tabii ki mezun olduktan sonra başta deneyimsizlik olacak; ama o da, yıllarını bu mesleğe vermiş daha kıdemli meslektaşların yanında kabinde pişe pişe zaman içinde azalıyor.
İlkeler ayrıca konferans çevirmenliği eğitiminde nicelikten çok nitelik aranması gerektiğini söylüyor. Bahsedilen 400 saatlik uygulamalı eğitim çok kalabalık sınıflarda verilemeyeceğinden, yine ders verebilecek nitelikteki profesyonel konferans çevirmenlerinin nihai kararı vereceği bir ön değerlendirme sınavı mutlaka öneriliyor. Zaten öğrencinin dilleri yeterince kuvvetli değilse, eş zamanlı çeviri yapabilmek için temel becerilere ve motivasyona sahip değilse, bu daha erken bir aşamada tespit edilmiş oluyor ve böylece değerlendirme sonrasında öğrenci kendine belki de farklı bir yol çizebiliyor.
Eğitim İlkeleri, eğitimi verecek kurumlarda bu eğitime uygun çeviri laboratuvarı ve TS ISO standartlarına uygun altyapının da olması gerektiğini söylüyor. Ama herhalde bu ilkeler arasında gerçekleştirilmesi en kolay olanı, sadece maddi imkanlarla çözülebileceği için, bu ilkedir. Esas zor olan, kalan ilkeler için gerekli insan kaynağını bulmak ve kurumların da ilkelerin hayata geçirilmesi için kararlılık göstermesi.
Benim bölümümde böyle bir eğitim verilmiyor, ya da, ben hiç böyle bir eğitim almadan mezun oldum, ne yapacağım hocam şimdi diyorsun, değil mi? Çok zor bir durum, haklısın. Dernekte biz de en az senin kadar bu konuya kafa yoruyoruz. Sana verilecek kolay bir cevabım, sihirli bir reçetem yok; ama sana da şimdiye kadar genç arkadaşlarımıza samimiyetle söylediklerimizi tekrarlayacağım.
Bir kere, eğer bir şeyi gerçekten istiyorsan hiçbir şey sana engel olamaz. Bunu olumlu anlamda da söylüyorum, olumsuz da. Yani, gerçekten konferans çevirmeni olmayı kafaya koyduysan, dillerindeki eksikleri de giderirsin, yüksek lisans programlarına kaydolmanı sağlayacak ikinci yabancı dili de geliştirirsin, evinde günde 5 saat bilinçli pratik de yaparsın ve eninde sonunda çabaların meyve verir, istediğin yetkinliğe ulaşırsın. Sonra da ister AB akreditasyon sınavına girip o yetkinliği kanıtlarsın, ister meslek örgütümüze danışır, bundan sonraki yolunu çizersin, ama bir şekilde başarılı olursun. Öte yandan, kendini hiç geliştirmeyip, bana ne, bana o imkanlar tanınmadı, ben de bir şekilde para kazanmak zorundayım, diyerek, sana teklif edilen bütün işlere gidebilir, kafa göz yararak çeviri yapabilirsin; kimse de sana hiçbir şekilde engel olamaz. Bunun için her seferinde fiyatını biraz daha düşürmen, çalışma koşullarından biraz daha taviz vermen yeterli. Hepimiz kendi seçimlerimizi yaşıyoruz.
Belki de ondan önce elini vicdanına koyup, kendine samimiyetle şunları sorman gerekiyor: Ben bunu yapabiliyor muyum, ve hatta, hiç yapabilecek miyim? Ya da bu mesleği yıllarca icra etmek beni mutlu edecek mi? Sonuçta insan kendini bilir; derslerdeki performansından, gittiysen, gittiğin işlerde yaptıklarından, insanların tepkilerinden, iş gününün sonunda hissettiklerinden anlamışsındır. Olmayacak gibiyse neden hayatının geri kalanını hep vasat altı ve mutsuz olacağın bir meslekle geçiresin? Niye sana daha uygun, ışıl ışıl parlayacağın başka bir meslek için adım atmayasın? Zaten kendimi bildim bileli okuyorum, daha da okumakla vakit kaybedemem, yüksek lisans veya başka bir alanda lisans okuyamam, deme. Avrupa’da insanlar 10 senede bir eğitim görüyor, meslek değiştiriyor. Makro düşün: İnsan hayatına bir bütün olarak baktığında, seni mutlu edecek ve başarılı olacağın bir meslek için 2-3 sene emek vermişsin, nedir ki?
Hala öğrenciysen, Eğitim İlkeleri’ndeki şartları, yönetiminize bunların neden gerekli olduğunu anlatarak, birlikte ortak bir yol bularak adım adım hayata geçirtebilirsiniz. Hakkınız olanı uygun bir dille talep etmelisiniz. Kolay olacağını iddia etmiyorum; ama yeterli sayıda öğrenci ve öğretim görevlisi buna inanırsa, imkansız olmadığına inanıyorum. Okurken bir yandan da, esas seni başkalarından ayıracak olan ikinci, üçüncü yabancı dilini edinebilirsin. Genel kültürünü, siyaset bilgini, genel alan terminolojini geliştirmek için çaba sarf edebilirsin. Bölümündeki dersleri geçecek kadar çalışmak seni çok uzağa götüremez. Türkiye’de her yıl 60’ın üzerinde bölümden, piyasanın ihtiyacı olandan çok daha fazla sayıda ve ne yazık ki aranan niteliklere veya dillere sahip olmayan mezun veriliyor. Genç nüfusuyla övünen bir ülkeyiz, ama bu o genç nüfus için her gün daha fazla rekabet demek. O yüzden değerini artırmak için ek çaba göstermek zorundasın.
İster yeni mezun, ister öğrenci ol, istediğini yap, ama senin eksikliğinden para kazanmaya çalışanlara müsaade etme. Yazılı ve sözlü çeviri eğitimi Türkiye Cumhuriyeti’nde sadece YÖK’e bağlı üniversitelerde veriliyor. Onun dışında sosyal medyada, okul panolarında, internette göreceğin “simultane sertifikası”, “simultane atölyesi”, “sözlü çeviri TV okulu” gibi duyurulara itibar etme. Amacın, böyle kısa bir “eğitim” veya “sertifika programı”yla saygın kuruluşlara, uluslararası örgütlere çeviri yapabilecek hale gelmekse, vaktini de, paranı da boşa harcama; çünkü o saygın kuruluşlar da, uluslararası örgütler de o “eğitim” ve “sertifika”ları ciddiye almayacak. Aynı pratiği, hem de bedava, evinde de internetteki konuşmalarla yapabilir, kendini kaydedebilir, ana dili o yabancı dil olan birine dinletebilir, kaynak konuşmayı ve kendi çevirini yazıya döküp onları karşılaştırabilirsin. Ama hedefin her zaman öncelikle TKTD Eğitim İlkeleri’ne uygun bir eğitimden geçmek olsun; çünkü o alacağın diploma dünyanın her yerinde geçerliliği olan bir diploma olacak.
Ve bizi takip et. //tktd1969 olarak Facebook, Twitter ve Instagram’da duyurularımızı paylaşıyoruz. Öğrenciler ve/veya yeni mezunlar için düzenlediğimiz etkinliklerimize mutlaka katıl. Etkinlik talep et. Sadece senin bize ihtiyacın varmış gibi düşündüğümüzü sanma sakın; bizim de mesleğimizin saygın ve nitelikli bir şekilde sürdürülmesini sağlamak için senin gibi kararlı, istekli, farklı dillerde yetkin meslektaşlara ihtiyacımız var. Her ne yapacaksan, mutlu ve başarılı olacağın, vasat olmayacağın bir şey yap. Sadece bir hayatın var. Kendine bunu borçlusun.
Bahar Çotur