AB Bakanliği Çeviri Platformuna TKTD Katılımı
9 Haziran 2012 Çeviri Platformu
Türkiye Konferans Tercümanları Derneği Başkanı Hande Güner’in konuşması
Sözlerime, Çeviri Platformunu düzenleyen Avrupa Birliği Bakanlığına teşekkür ederek başlamak istiyorum. Yazılı ve sözlü çeviri, kişiler, kurumlar ve ülkeler arası iletişimde önemli bir rol oynayan, hızla küreselleşen dünyada son yıllarda önemi gittikçe artan bir alan oldu. Türkiye Konferans Tercümanları Derneği Başkanı olarak size konferans çevirmenliği alanındaki gelişmeler ve geleceğe dönük öngörüler konusunda bir konuşma yapmak üzere burada bulunuyorum.
Tarihimizde “Dragomanlar” olarak bilinen ve Osmanlı Sarayında Padişah ile diğer devletlerin temsilcileri arasındaki görüşmelerde sözlü çeviri yapan tercümanlar, bizim mesleğimizin öncüleridir. Yirminci yüzyılda teknolojinin gelişmesiyle birlikte simultane çeviri yapabilme olanağının doğması ise konferans çevirmenliği mesleğinin yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Dünyada ve Türkiye’de bu tarihi gelişim sürecine baktığımızda, ilk simultane çeviri denemelerinin 1920’li yılların sonunda Uluslararası Çalışma Örgütü ILO toplantılarında yaşandığını görüyoruz. Daha önceki yıllarda yapılan uluslararası toplantılar genellikle diplomatların katıldığı toplantılar olduğu ve herkes diplomasi dili olan Fransızca’yı konuştuğu için çeviri çok kritik değilken, Fransızca’nın bu hakim konumunu kaybetmesi, İngilizce’nin önem kazanması, pek çok ülkenin katılımı ile düzenlenen toplantıların artması ve ardıl çevirinin en az iki misli (veya dil sayısına göre 3-4 misli) zaman gerektirmesinin pratikte çıkardığı zorluklar nedeniyle simultane çeviri ihtiyacı doğmuştur. ILO toplantısına katılan işçi ve işveren temsilcileri, diplomatlar gibi İngilizce ve Fransızca bilmedikleri için bu toplantıda simultane çeviri denenmesine karar verilmiştir. ILO toplantısında gerekli ekipmanı sağlayanlardan biri de IBM’in CEO’su Thomas Watson’dur.
1930’lu yıllarda simultane çevirinin Milletler Cemiyeti toplantılarında kullanıldığı bildiriliyor. Ancak bu yıllarda yapılan çeviriler, genellikle konuşmaların önceden çevrilerek kabinlere verilmesi veya bir konuşmanın İngilizce’ye veya Fransızca’ya ardıl olarak çevrilmesinden sonra diğer dillere simultane olarak çevrilmesi gibi teknikler kullanılarak yapılmıştır. İlk konferans çevirmenlerinden André Kaminker ise aynı yıllarda, Fransız radyosunda Hitler’in konuşmalarını Almanca’dan Fransızca’ya simultane olarak çevirmiştir. Kendisi daha sonra Avrupa Konseyi’nin tercüme birimi başına geçecek ve 1953 yılında Uluslararası Konferans Tercümanları Derneği’nin (AIIC) kurucu başkanı olacaktır.
Bugün anladığımız şekliyle simultane çeviri, ilk kez İkinci Dünya Savaşı sonrası Nürnberg mahkemelerinde yapılmıştır. Hem adil yargılanma hakkının sağlanabilmesi, hem de yargılamanın uzun sürmemesi için, çeviri hizmeti sağlanması ve bunun simultane olarak yapılması gündeme geldiğinde, aslen Fransız olup, Amerika’da eğitim almış ve İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru General Eisenhower’a tercümanlık yapmış olan, Amerikan ordusunda görevli Leon Dostert’e bu sistemi kurma görevi verilmiştir ve yargıçlar dahil herkesin tüm endişelerine rağmen mahkeme sırasında dört dilde simultane çeviri sağlanmıştır. Leon Dostert daha sonra 1946 yılında yeni kurulan Birleşmiş Milletler’de simultane çeviri sistemini kurmaya davet edilmiş, arkasından Georgetown Üniversitesi’nde Dil ve Dilbilim Enstitüsünü kurmuş ve 1950’li yılların başında Türkiye’de İngilizce dil eğitimi konusunda bir proje yürütmüştür.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Milletler Cemiyeti’nin yerine kurulan Birleşmiş Milletler, 15 Kasım 1947 tarihinde aldığı 152 no.lu karar ile simultane çeviriyi çalışma usulü olarak kabul etmiştir. Simultane çevirinin kabul gören bir çeviri usulü olmasıyla birlikte 1953 yılında Cenevre’de Uluslararası Konferans Tercümanları Derneği (AIIC) kurulmuştur. Nürnberg’de simultane çevirmen olarak çalışan tercümanların bazıları da AIIC üyesi olmuştur. 2012 yılında 90 ülkeden 54 dilde 3000 civarında üyesiyle AIIC, konferans çevirmenliği mesleğini dünya çapında temsil eden meslek örgütüdür. AIIC ayrıca Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi dünyanın en çok sayıda serbest çalışan tercüman istihdam eden kuruluşlarıyla tercümanların çalışma koşulları konusunda müzakere etmeye ve anlaşma yapmaya yetkilidir. Bu şekliyle AIIC, aynı zamanda bir sendika gibi hareket etmektedir.
Konferans çevirmenliğinin meslek olarak gelişimi ve yayılmasında en önemli etkenlerden biri, Avrupa Birliği’nin çok dillilik politikasıdır. 1958 yılında o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu, 15 Nisan 1958 tarihinde resmi gazetede yayınlanan 1 numaralı tüzüğü marifetiyle Fransızca, Almanca, Hollandaca ve İtalyanca’yı resmi ve çalışma dilleri olarak kabul etmiştir. Sonraki yıllarda üye olan ülke sayısı arttıkça, o ülkelerin dilleri de bu listeye eklenmiş ve bugün Avrupa Birliği 27 üye ülkesinin 23 dili ile dünyanın en çok çevirmen istihdam eden kurumu haline gelmiştir. Bu bağlamda AIIC’in çevirmenlerin çalışma koşulları konusunda Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşma 1969 yılından beri yürürlüktedir. Bu anlaşma, AIIC üyesi olsun olmasın AB kurumlarına çalışan tüm konferans çevirmenlerinin çalışma koşullarının standartlara uygun olmasını temin eder ve gerektikçe AIIC ve AB kurumları arasında müzakere yoluyla güncellenir.
Türkiye’de konferans çevirmenliği mesleğinin başlaması ise 1960’lı yıllara denk gelir. O yıllarda Türkiye ilk defa bazı uluslararası konferanslara evsahipliği yapmaya başlamış, ancak Türkçe’den çalışacak konferans çevirmeni olmadığı için bu ihtiyacı karşılamak gereği duyulmuştur. Bunun üzerine Nejat Eczacıbaşı, Ford Vakfı vasıtasıyla İsviçre’den profesyonel konferans tercümanları getirerek Türkiye’de ilk konferans tercümanlığı eğitim programını başlatma girişiminde bulunmuştur.
Daha sonra bu program Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti bünyesinde yürütülmüş ve bu programda eğitilmiş konferans çevirmenlerinin bir kısmı 1969 yılında derneğimizi kurmuştur. Konferans Tercümanları Derneği, çeviri alanında Türkiye’de kurulan ilk meslek örgütüdür. Konferans Heyetinin çalışmaları 1970’li yılların başına kadar devam etmiş, ancak fazla sayıda konferans düzenlenmemesi nedeniyle yetiştirilen tercümanlar çok çalışamamış, bir kısmı mesleği bırakmış, çoğu başka işlerde çalışırken tercümanlık yapmışlardır. 1980’den sonra Türkiye’nin dışa açılma politikalarını benimsemesi ile konferans sayısında artış olmaya başlamış ve bu ihtiyacı karşılamak üzere Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde ilk Mütercim Tercümanlık Bölümleri açılmıştır. Bu süreçte Konferans Heyetinin yetiştirdiği konferans tercümanlarından bazıları, Boğaziçi Üniversitesi’nde açılan bölümde halen profesyonel konferans çevirmeni olarak çalışan meslektaşlarımızın bir kısmını yetiştirmişlerdir.
2005 yılında Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerine başlaması üzerine, konferans çevirmenliği alanında AB kurumları ile olan ilişkiler de gelişmiştir. AB, çok dillilik politikası nedeniyle dünyada konferans çevirmenlerini istihdam eden en büyük kuruluştur. Örneğin Avrupa Parlamentosu Sözlü Çeviri Birimi tarafından sağlanan istatistiklere göre, Avrupa Parlamentosu 2011 yılında tüm dillerde 110.098 tercüman/gün istihdam sağlamıştır. Bu tercümanların %51.57’si serbest çalışan tercüman, %48.43’ü kadrolu tercümandır. Bu hizmet, 23 AB dili artı Hırvatça için 552 dil kombinasyonunda sağlanmaktadır. Avrupa Parlamentosu AB dilleri dışında, aday ülkelerin dilleri ve 41 ülke veya bölge ile yapılan parlamentolar arası toplantılarda pek çok dilde çeviri hizmeti sunmaktadır. Avrupa Parlamentosu 2011 yılında Türkçe için 159 tercüman/gün istihdam sağlamıştır.
Avrupa Birliği Komisyonu ve Adalet Divanı’nın çeviri ihtiyacını da bu rakamlara eklersek Avrupa Birliği’nin, konferans tercümanlarının eğitimi ve çalışma koşulları konusunda ne kadar dinamik ve geniş bir bakış açısı ile konuya eğilmek zorunda olduğunu daha iyi takdir edebiliriz. Zaten bu nedenle son yıllarda hem Parlamento hem de Komisyonda Sözlü Çeviri konusunda birer Genel Müdürlük (DG) ihdas edilmiştir. Türkiye piyasası için elimizde kesin rakamlar olmamakla birlikte, konferans tercümanlarının yıllık çalışma günlerinden yola çıkarak yapacağımız kabaca bir hesapla Türkiye’de geniş bir tahminle yılda 20.000 tercüman gün istihdam yaratıldığını düşünürsek, AB kurumlarının Türkiye piyasasının 8-10 misli bir istihdam yarattığını tahmin edebiliriz.
Avrupa Birliği, üyelik ile birlikte Türkçe dilinde de diğer dillerde olduğu gibi 80-100 konferans çevirmeninin akredite edilmiş çevirmenler listesinde olmasını arzu etmektedir. Tıpkı diğer dillerde olduğu gibi Türkçe için de akreditasyon sınavları açılmakta ve Türkiye’deki konferans çevirmenliği eğitimi desteklenmektedir. Bu bağlamda AB, 2005 yılında bu yana 4 kez akreditasyon sınavı açmıştır ve hali hazırda listesinde Türkçe kabininde çalışabilecek 45 konferans çevirmeni bulunmaktadır. Bu tercümanlardan profesyonel adresi Türkiye’de olanların tamamı (36 kişi) TKTD üyesidir. Ayrıca bazı Avrupalı meslektaşlarımız, Türkçe’nin AB dili olduğunda önemini gözönünde bulundurarak Türkçe öğrenmiş ve Türkçe’de “C” dili (Türkçe’den anadillerine doğru çalışmak üzere pasif dilleri) kategorisinde akredite olmuşlardır.
Avrupa Birliği, konferans tercümanlığı eğitimine katkı sağlamak üzere biri Bilkent Üniversitesi diğeri Boğaziçi Üniversitesinde olmak üzere Türkçe ve en az iki yabancı dilde eğitim veren iki Mükemmeliyet Merkezinde Konferans Çevirmenliği Yüksek Lisans Programlarını desteklemektedir. 2005 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde, 2007 yılında Bilkent Üniversitesi’nde açılan programlardan 2012 yılına kadar İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca dillerinde 25 mezun verilmiştir. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu ile işbirliği içinde Avrupa üniversiteleri tarafından kurulan yüksek lisans düzeyinde konferans çevirmenliği eğitim programı European Masters in Conference Interpreting (EMCI) ağının Türkiye temsilcisidir. Konferans tercümanlığı eğitimi alanında Derneğimiz ise, eğitimde AB normlarının uygulanması konusunda Konferans Çevirmenliği Eğitim İlkeleri adlı bir belgeyi resmen kabul etmiştir.
Konferans tercümanlığı eğitiminin Türkçe dışında en az 2 yabancı dil bilen adaylara verilmesi, gelecekteki ihtiyaca göre doğru hazırlık yapabilmek açısından gereklidir. Bu süreçte niceliğin değil, niteliğin önemli olduğunu gözardı etmeyen ve uluslararası normlara uygun eğitimin devam etmesi, ülkemizde konferans tercümanlığı alanında gerekli ihtiyacı en doğru şekilde karşılamak konusunda önem arzetmektedir.
1980’li yıllardan itibaren konferans tercümanı ihtiyacı arttıkça, uluslararası piyasalarda da Türkçe çeviri yapan tercüman arayışı arttı. Bunun üzerine, uzun yıllar Türkiye’den sadece birkaç tercümanın üye olduğu Uluslararası Konferans Tercümanları Derneği (AIIC) de Türkiye ve Türkçe ile ilgilenmeye başladı. Diğer dillerde çalışan meslektaşlarımız Türkçe’den çalışan meslektaşlarıyla birlikte çalıştıkça, onlar da kendilerine gelen çevirinin kalitesine dayanarak Türkçe’den çalışan tercümanların AIIC’e üye olması için gerekli sponsorluk imzalarını vermeye başladılar. Bu sayede 2005 yılı sonunda Türkiye’den AIIC’e üye olan konferans tercümanı sayısı 25’e ulaştı. AIIC tüzüğüne göre 25 üyeyi geçen ülkelerin AIIC nezdinde bölge olarak tanınması ve yönetimde temsil edilmesi mümkün olduğu için, Türkiye’deki AIIC üyelerinin başvurusu üzerine 2006 yılındaki AIIC Genel Kurulunda Türkiye, AIIC’in 23. bölgesi olarak kabul edildi. Bugün Türkiye’de 36 AIIC üyesi vardır ve hepsi TKTD üyesidir.
Konferans tercümanlığı piyasasının büyümesi ve uluslararası bağlantıların artması sürecinde TKTD’nin üzerinde durduğu bir diğer konu ise çalışma koşullarının güncellenmesidir. Derneğimiz 1969 yılından bu yana 40 yıl ve binlerce konferansı kapsayan bir mesleki tecrübeyi Çalışma Koşulları adlı bir belge ile piyasanın aktörlerine aktarma görevini yürütüyor. Belgenin 2012 yılında gözden geçirilmiş son hali websitemizde yeralmaktadır. Dernek üyesi olsun olmasın tüm meslektaşlarımızı, bu koşullara uygun bir biçimde çalışmaya teşvik ediyoruz.
Bu çerçevede Dernek olarak mesleğimizde önemli bir alan olan kabin standartları konusunda da bazı girişimlerimiz oldu. AIIC’in 1998 yılında ISO nezdindeki girişimleri ile ISO standardı haline gelen sabit ve taşınabilir kabin standartları, TSE’ye yaptığımız başvuru sonucunda TSE tarafından yapılan teknik değerlendirmeler ışığında 2007 yılında Türk Standardı olarak kabul edildi. Türkiye’nin uluslararası konferanslara evsahipliği yapabilmesi, nitelikli konferans tercümanı kadar gerekli teknik altyapıyı sağlamasına da bağlı. Örneğin Avrupa Birliği, ISO standartlarına uygun olmayan kabinlerde tercüman çalıştırmıyor ve bu nedenle toplantı iptal edebiliyor. Bu gibi durumların yaşanmaması için konferans merkezleri, toplantı organizatörleri ve ekipman sağlayan firmaların TS ISO 2603 ve TS ISO 4043 sayılı standartlara uymasını sağlamak ısrarcı olmak gerekli. AB Bakanlığının aynı zamanda AB standardı da olan TS ISO kabin standartları konusunda kamu kurum ve kuruluşları nezdinde farkındalık yaratmak konusunda katkıları, sektör için fark yaratıcı nitelikte olacaktır.
Derneğimizin mesleki uygulamalara ilişkin olarak yürüttüğü çalışmalardan bir diğeri ise kabin adabı kitapçığıdır. Toplantı öncesi, sırası ve sonrasında çeviri kabinindeki çalışma ortamı hakkında bilgi aktaran bu yayınımıza websitemizden ulaşmak mümkündür.
Derneğimizin konferans tercümanlığı alanında 40 yıldır Türkiye’de ve dünyada yaptığı çalışmalar ışığında mesleği temsil etme konusundaki çabaları, 2010 yılında İçişleri Bakanlığı’nın izni ile resmen Türkiye adının alınmasıyla taçlandırılmıştır ve TKTD 2012 yılında Mesleki Yeterlilik Kurulunda bu temsil kabiliyeti ile konferans tercümanlığı alanında mesleki standart belirleme çalışmalarında yer almaktadır.
MYK’da yürütülen meslek standartlarını belirleme çalışması, sektörümüzün bugünkü durumunu değerlendirme ve geleceğe hazırlık yapma açısından hayati önem taşıyor. Bu süreçte, bugüne kadarki mesleki gelişim ve tecrübeyi temel alan, gerek eğitim gerek çalışma koşulları açısından mesleki alanları doğru tarif eden, konferans tercümanlığı alanında AB norm ve ilkelerini benimseyen bir yaklaşım ile çalışmak isabetli olacaktır. Bu çerçevede, mükerrer süreçleri başlatmadan MYK sürecini tamamlamak kanımızca daha etkin bir yaklaşımdır.
MYK süreci tamamlanınca AB Bakanlığı’nın kamu kuruluşları nezdinde çevirmene ihtiyaç duyulan alanlarda bu sürecin referans alınmasını sağlamak konusundaki girişimleri, mesleki tanınma ve yetkinlik belirleme sürecinin çalışma hayatında yer bulmasına çok önemli katkı sağlayabilir.
Mesleki tanınma sürecinin sağlayacağı referansın stratejik anlamda da önemi var. Türkçe Avrupa Birliği dili olduğunda, Avrupa Parlamentosunda Almanca’dan sonra en çok sayıda parlamenterin konuştuğu dil olacak, dolayısıyla, Avrupa dillerinde eğitim almış tercümanlara olan ihtiyaç devam edecektir.
Diğer taraftan, gerek AB gibi uluslararası kurumların gerek özel sektörün Türkiye ve çevresindeki ülkelerle olan ilişkilerde diğer dillerdeki tercüman ihtiyacını Türkçe’yi geçiş dili olarak kullanarak sağlaması konusunda çalışma yapılabilir. Elbette her dilde yüzlerce konferans tercümanına ihtiyaç olmayacaktır, ancak ihtiyaca göre stratejik bir bakış açısıyla ve niceliğe değil niteliğe odaklı bir yaklaşımla konferans tercümanlığı alanında hem önemli hem de stratejik bir gelişim sağlanabilir.
Dikkatiniz için teşekkür ederim.
Hande Güner
Türkiye Konferans Tercümanları Derneği Başkanı